Birgül Haydi Bastır
Kayıt Tarihi : 18/06/09 Nerden : İstanbul Yaş : 31 Mesaj Sayısı : 848
| Konu: Hakk'ı Talep Ediyorsan Zikre Sarıl | |
| Ey Muhabbetullah’a talip olan!
Allah-u Zülcelal’i an. Şunu bil ki, en çok anılmaya layık olan O’dur. O’nun derecesini yükselt. Şan ve şerefini yüce bil. Her yerde ve her zaman O’nun fazlını ve ihsanını tanı. Ondan sonra, bu hali bütün varlığına taksim et. Velhasıl O’nun bütün kuvvet ve kudreti, senin her zaman ve her hareketinde görünmeli. Her halinde O’nun zikriyle olduğun bilinmeli.
Allah-u Zülcelal’i anmak isteyene gerek olan, sakınmaktır. Yapılan zikrin fazlalığı göze gelmemeli. İnsan gayretini ve himmetini biteviye esirgememeli, iradesine sahip olarak, her olur olmaz şeye gönül kaptırmamalıdır.
Şunu iyi bilmek gerekir ki, tam manasıyla yapılan bir zikrin karşılığı Allah olur. Bundan daha üstün ne olabilir ki?
Hz. Ali r.a. şöyle buyurur: “Allah zikredildiği yerde, Kur’an okunduğu zaman, ilahi tecelli iner. Ama bu tecelli görünmez. O görülmekten yana münezzehtir. Tek olan Allah’a yöneliniz. O’nun zikriyle olunuz. İnsanlara inen bela ve hidayet için, mutlaka Allah’ın kitabında bir işaret vardır. Bunu anlamak için Kur’an okuyunuz ve Allah’ı zikrediniz.”
Bir gün, Ebu Abdullah Nessac arkadaşlarını toplamıştı. Onlara şöyle dedi:
“Dünyada Allah’ın cenneti vardır. Ona giren, her beladan kurtulur, emin olur. Oraya varanlara mübarek olsun. Orası ne kadar hoştur.” İçlerinden birisi sordu: “O Cennet nedir?” Şu cevabı aldı: “Allah’ın zikriyle hoş olmaktır.”
Allah-u Zülcelal bir gün, İbrahim (as)’a sordu:
“Seni neden dost edindim bilir misin?” İbrahim (as). buna karşılık: “Hayır” deyince Alah-u Zülcelal ona şöyle bildirdi: “Çünkü benden gafil olmadın. Her halinde beni zikrettin. Kalbine benden başkası girmedi. Ve seni, unutan olarak görmedim.”
Bir gün Musa (as)a şöyle buyurulduğu rivayet edilir: “Ya Musa, ben ne namaz, ne de zikir kabul ederim. Ancak benim azametim önünde eğilen ve kalbini korkuma bağlayanlar, ömrünü beni anmakla geçirenler müstesna.Ya Musa, bunların benzeri, cennetler içinde firdevs cennetidir. Oranın tadı değişmez. Hoşluğu bitmez. Yeşillikleri solmaz. O kimseler için, korkuyu emniyet, karanlığı nur ederim. Dua ettikleri zaman da, icabet ederim. Her arzularını, onlar talep etmeden veririm.”
Kabul Ahbar (ra) bir hadis-i Kutsi rivayet ediyor. O kutsi hadiste Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu: “Beni anmakla ömür tüketip, bu sebeple benden bir şey istemeye vakti olmayana, durmadan ihtiyaç beyan edenden daha fazla veririm. Bir kimse korkacaksa, ancak Allah’tan korkmalı. Zikredecekse, yalnız Allah’ı zikretmeli. Böyle yapabilene mübarek olsun.”
Rabia (ks) diyor ki:
“Allah’ı anmadan geçirdiğim an gibi, kötü bir şey bilmiyorum.”
Bir gün Zünnun’a sordular: “Kul ne zaman saf olarak Allah’ı anabilir?”şu cevabı verdi: “Allah’ı bilip başkasından uzak olduğu zaman.”
Bazı büyükler şöyle dediler: “İnsanlar şeytandan kaçarlar. Halbuki şeytan, Allah’ı zikredenden kaçar.” Sonra şu ayet-i kerimeyi okudular: “Takva sahiplerine, şeytan tayfasından bir dokunan olsa hemen onu, basiretlerini kullanarak anlarlar.” (7/201)
İbn Abbas (ra) diyor ki: " Her mü’minde bir şeytan vardır. Kalbde Allah’ın zikrini görünce siner. Unutulunca da fena duygu verir. Allah’ın zikri ruha şifadır. O oldukça, hastalık zarar vermez. "
İnsanlara düşkün olmak ve onları hatırlamak, çaresiz hastalıktır. Allah zikrini gayene kıble bil. Düşüncelerine bir secdegah durumunda olsun.
Şunu iyi bil ki, sevgiliyi anmak, başkalarını unutmak sayılır. Bir kimsenin işi, Allah’ın zikri olunca, başkalarını unutur. Allah’ın hikmetli işlerini düşünerek hoş olmaya bakar. Allah’ın cemal sıfatının güzelliği önünde, varlığı söner ve O’nun iyilik denizinde yok olur.
Alıntı |
|