Ismail YK Fan Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



Toplam Mesajınız : 0
 
Kayıt OlKayıt Ol  Forum KurallarıForum Kuralları  Latest imagesLatest images  AnasayfaAnasayfa  AramaArama  İsmail YK Fanİsmail YK Fan  Giriş yapGiriş yap  

 

İçimdeki Cennete Yolculuk

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
İçimdeki Cennete Yolculuk Empty22.06.09 15:45
Birgül
Haydi Bastır

Birgül


Kadın Kayıt Tarihi : 18/06/09
Nerden : İstanbul
Yaş : 31
Mesaj Sayısı : 848



İçimdeki Cennete Yolculuk Vide
MesajKonu: İçimdeki Cennete Yolculuk   

İÇİMDEKİ CENNETE YOLCULUK
Çok ızdırap çekiyor.
Müzik dinlese,kitap okusa...Hayır...
Patlamak ,infilak etmek üzereydi.
Parçalarını kâinat balonunun kenarında toplayacaklardı.
Ümit koymuşlardı adını.Ümitsiz insanlara ümit olsun diye ama şimdi bir tutam ümide ,bir demet ışığa muhtaçtı.
Başka çaresi yoktu ,intihar edecekti...Ümidi kalmamıştı.Ümit insanı en son terk ederdi.
Gençti ,güzeldi.Henüz daha otuz taşındaydı.
Balkona çıktı .İçi-dışı zifiri karanlıklardaydı.
Kopmuştu...
Yıldızlar gökyüzünde ipi kopmuş tespih taneleri gibi savruluyordu.
Boşluğa bıraktı gözlerini .Dalgın dalgın bakıyordu, dalga dalga karanlıklar üstüne geliyordu.Öylece ne kadar zaman geçtiğini bilmeden durdu.
Birden bir ses işitti.
Mahşer gününde İsrafil'in suru üfürdüğü mezarından ne kadar hayretle uyanacaksa ,ondan daha büyük hayretle irkildi.
"Bu ne böyle ?" dedi
Selami çeşme tarafından ,dalga dalga bir ses geliyor.
"Aman Allah'ım ! Bu ne sesi böyle ?"
Ana rahmine düştüğü günden beri dinlediği bu sesi meğerse hiç duymamıştı.Demek ki dinlemek ve duymak aynı şey değildi.
Sukuta börünmüş varlıklar ,karanlıklar ; geriniyordu ,silkiniyordu ,kendine geliyordu bu ilâhi beste karşısında.
Şerha şerha karanlıkları yırta yırta ,aydınlıkları devşire devşire geliyordu ses.

* * *

Bir el diplere ,en diplere ,denizin en karanlık diplerine doğru çekiyordu .
Güzeldi .
Başarılıydı.
Otuz yaşındaydı.
Belirli bir maddi sıkıntısı yoktu.
Öyleyse neden hayatı ; siyah bir dekorda ,siyahlar giymiş oyuncuların ,siyah eşyalarla oynadığı anlamsız bir trajediye benziyordu?
Ne zaman geleceği belli olmayan bir titreme hali ensesinden yakalıyor ,bütün bedenini ve ruhunu zangır zangır eliyordu.
Titremekten uvuzları ağrıyor ,merkez üssünün neresi olduğunu bilmediği bir sarsılma kâinatın orta yerinden çevrilip kainatın dışına fırlatıyordu.
Fakat hiç bir yere düşmüyordu .Düşse ,kolu kırılsa ,ölse kurtulacak ,rahat edecekti .Fırtınalar dinecekti.Ama düşmüyordu .
Işık hızını sollayan bir hızla durmadan derin derin uçurumlara yuvarlanıyordu.
Yine böyle kâbuslarla dolu bir geceydi .1978 yılının ilkbahar ayları.
Gece evde ailesi ile birlikteydi.İçinde kabus ateşlerini yakan siyah yaratıkların çığlıkları çıldırtıyordu ,onu ama ne annesi ne de babası duymuyordu.
Annesi "Haydi yatalım artık" dedi .Yalnız kalmaktan ödü kopuyordu.
"Anneciğim sen yat biz babamla biraz daha oturalım " diyebildi.
Annesi titremesini bilmiyordu .Bilseydi kaldıramazdı , dayanamazdı.
"Peki yavrum " dedi ve uzun koridorun sonundaki yatak odasına doğru yürüdü.
Babası ile baş başa kaldı .Havadan sudan konuştular.Hissediyordu ,kâbuslar geliyordu .Titremeler başladı.
Yine Cennetin ortasından alıp Cehenneme savrulacaktı.Cehennem olsa razıydı.Cehennem değildi oranın adı.İsmi yoktu oranın,adı yoktu oranın.
"Babacığım kucağına oturabilir miyim? " dedi.
Gözleri görmüyordu babasının , "Gel yavrum " dedi ve kollarını açtı.
Koştu kollarına ve yavaşça oturdu.Güzel ve siyah saçlarını okşuyordu babası ama bağrını yumruklayan kâbuslara birşey yapamıyordu.
Gittikçe ağırlaşıyordu .Tepeden tırnağa başladı titremeye .Kan döküyordu gözlerinden.Biraz sonra yine çevrilip çevrilip kainatın dışına fırlayacaktı.
Titredi...Titredi...Titredi...
Babası şaşırıyor ,aklı ermiyor ,ne yapacağını bilemiyordu .
Hiç böyle bir vaka duymamıştı.
Koskocaman bir beyindi ama buna aklı ermiyordu.
Çaresizdi.
Kucağında yavru kuşu titriyordu ,titriyordu .
Geçti...
Sonunda yine geçti .Acı fren yemiş ,dört tekeri birden yarılmış bir araba gibi durdu.
Babası teskin etti.Saçını okşadı.
Vakit ilerlemiş, gece sırtını sabaha dayamıştı.
"Haydi evladım yatalım artık" dedi.
Babasının gitmesinden, yalnız kalmaktan korkuyordu.
"Gitme baba " diyemedi.Zarifti ,inceydi ,duyguluydu.
Hem gittmese ne yapacaktı?
Uzun bir koridorun sonundaki odaya doğru babasıda yürüdü , gitti.
Tek başına kaldı koca salonda .
Burası salon değil mezardı.
Dünya büyük bir mezardı.
Müzik dinlesem, kitap okusam diye düşündü .Hayır ,hayır...Patlayacak gibiydi...
Gecenin sonunda karar verdi ,intihar edecekti
Balkona çıktı .İçi dışı zifiri karanlıkların ağındaydı.Yıldızlar ,ipi kopmuş tespih taneleri gibi savruluyordu gökyüzünde.
Dipsiz düşüncelerin derinliğindeydi.Boşluğa bakıyordu gözleri.Kopmuştu.Herşeyden kopmuştu.Boşluktaydı.Karanlık boşluklara bakıyordu siyah ve güzel gözleriyle.
Böyle ne kadar zaman geçti, bilmiyordu .Birden bir ses duydu .Yarın mahşer gününde İsrafil'in suru üfürdüğünde mezardan ne kadar hayretle uyanacaksa ,ondan daha büyük bir hayretle irkildi.

"Bu ne böyle ?" dedi
Selami çeşme tarafından ,dalga dalga bir ses geliyor.
Otuz yaşındaydı.Çoçukluğundan beri dinliyordu bu sesi ama sanki ilk defa duyuyordu.
O ses, sabah ezanıydı.
Şerha şerha karanlıkları yırta yırta ,aydınlıkları devşire devşire geliyordu ses.
Anlamadan , anne karnındaki bir cenin gibi şaşırarak dinledi ezanı.
Dalga dalga yayılan o lahuti ses kendine doğru çekiyordu.Bütün varlıklar susmuş bu sesi dinliyodu.Arka arkaya kanatlanan beyaz güvercinler gibi İstanbul'un minarelerinden göklere doğru uçuşuyordu ezanlar.
Aman Allah' ım! Neden duymamıştı daha önce gönüllere inşirah salan bu sonsuzluk bestesini .
Anladı...O ses , onu secdeye davet ediyordu
"Bu kadar kapı çaldım bir onun kapısını çalmadım , her şey denedim bir namaz kılmadım "
İçine yolculuk başlamıştı .İçeri girdi .Yalap şalap bir abdest aldı.Başına ne bulduysa bağladı .
Evde seccade yoktu.Eline ne geçtiyse yere serdi.
İlk defa o sabah namazını kıldı.Ellerini kaldırdı;"Ey şiddet anımı sükunete dönüştüren , yalnızlığımı paylaşan , ağladığımda hıçkırığımı duyan ,sustuğumda sesim, çoştuğumda nefesim olan Rabbim .Geceleri uyutmasan uyuyamam ,sabahları uyandırmasan uyanamam ,yürütmesen yürüymem .Biliyorum sen ordasın ama dinlemezsen gelemem .Ey yüceler yücesi ,ey hasretin ta kendisi ,duy beni.Sesime kulak ver ve beni kendinden başkasına müptela kılma ! Beni bu dünya gurbetinde perişan etme .Bahtına düştüm Sultanım ." diyerek .Ağladı...Ağladı...
Dışarıda , gün doğdu doğacak derken ,gönlünün tepeleri çoktan ağarmış , karanlıklara veda eden ışıltı yamaçlarında ümit kelebeği kanat çırpıyordu.
Tam delirmek üzereydi ki o sabah namazı , uçurumların kenarıdan değil, taa dipinden almıştı.
Ruhunu yakan yıldırımlar , iman paratoneri ile toprağa verilmiş gibi kendini tüy kadar hafif hisseti .
Kalbi kırıkların sahibine kalbini açtı.İşte konuşabiliryordu ,konuşabiliryordu , kanatlanabiliyordu
Bir sabah namazının taze çiçek açmış dalına tutundu.
Görmeyen "görücü", babası;"Ümit! Yavrum sen namaz kılmayı biliyorsun bana da öğret " dedi .Büyük müteferikke namaz kılmayı öğretti.
O sabah secde onun miladı oldu .
Yeniden doğdu .İçindeki buz dağları çözüldü ,berak sular Meriç Nehri gibi çağladı.
İçindeki Cenneti keşfetti ve bir sabah ezanının sonsuzluk besteleri eşliğinde içindeki Cennete yolculuk başladı.
O hala yollarda ...
O hala içindeki Cennete koşuyor.

Değerli zamanızı ayırıp okuduğunuz için Allah(c.c.) siz den razı olsun inş.

« Önceki Başlık | Sonraki Başlık »  Sayfa başına dön


Hızlı Cevap




İçimdeki Cennete Yolculuk
Forum Saati 17.11.24 18:36 .

Powered by Ismail YK Fan Sitesi
Copyright ©2000 - 2008
Ismail YK Fan Sitesi©


İYK Network -> | İsmail YK | Yurtseven Kardeşler | YK-Shop

forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar